KAYNUKAOĞULLARI
VE MEDİNEDEN SÜRÜLMELERİ:
Kaynukaoğullari
Medine (Yesrib)de yaşamış bir Yahudi kabilesidir. Yahudiler (Eskiden
büyük Arap mabedinin yeri olan) Siondan Hristiyanlar tarafından
kovulduktan sonra, yeryüzünün çeşitli yerlerine az veya çok büyük
cemaatlar halinde dağılmışlardı. Ancak Arap yarımadasına ne zaman
geldikleri, cemaatlerinin burada ne zaman oluştuğu bilinmiyor. Ancak
İslam'ın yayılışından önce Arabistan'ın her tarafında Yahudiler
vardı. Ferdî ve pek az sayıda olduğu gibi sağlam cemaatler halinde,
Eyle (Akabe Körfezi)'den Yemen'in veya Uman'ın uçlarına kadar,
Medine'den Bahreyn'e kadar; Meknâ'da Vadiül-Kura'da, Teymâ'da,
Fedek'te, Tâif'te kısacası bütün şehirlerde, aynı şekilde panayırlarda
ve kervanlarda onlara rastlanır (Muhammed Hamîdullah, İslâm
Peygamberi Çev. Salih Tuğ I, 393, 394).
Mekke'de hemen hemen
hiç Yahudi yoktu. Ancak onlar, bölgenin yıllık panayırlarında, özellikle
Ukaz'da bulunurlardı. Ukaz'da hem ticaret eşyası satarak, hem de
kendilerini gizli şeyleri bilen veya istikbâlden haber veren kâhin
olarak tanıtmak suretiyle iyi para kazanmasını bilirlerdi. Ehl-i
Kitab olarak, câhil bedevîler üzerinde özel bir prestij icra
ediyorlardı (M. Hamidullah, a.g.e., I, 394).
Hz. Peygamber
Medine'ye hicret ettiği zaman, halkın hemen hemen yarısı Yahudi idi.
Ancak Yahudilerin bu bölgeye gelişi hakkında açık bir bilgi yoktur.
İslâmiyet ortaya çıktığı sırada, büyük çapta Araplaşmış görünüyorlardı;
Arapça konuşuyorlar, çocuklarına Arap isimleri veriyorlar,
kabileleri bile Arap isimleriyle çağrılıyordu (M. Hamîdullah, a.g.e.,
I, 405).
Komşuları müşrik
Araplar gibi Yahudiler de kabile halinde yaşıyorlardı. Hz. Peygamber
(s.a.s) tarafından oluşturulan Medine İslâm devleti anayasasında
dokuz Yahudi kabilesinde söz ediliyor (Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde
Anayasa Hareketleri, İstanbul 1969, s.31-40 vd.). Fakat tarihçiler
bunları üç grupta topluyor. Kaynuka oğulları işte bu üç
kabileden biridir. Diğerleri; Nadîr ve Kurayzaoğullarıdır (M. Hamîdullah,
a.g.e., I, 405).
Kaynuka; kuyumcu
anlamına gelmektedir. Gerçekten de onlar İslâmiyet'in başlangıcında
bu mesleği yapıyorlardı. Ayrıca umûmî ticaretle de meşgul
oluyorlardı. "Sûk beni Kaynuka=Benî Kaynuka Çarşısı'nda hatıraları
kalmıştır (M. Hamidullah, a.g.e. I, 405).
Rasûlullah (s.a.s),
Medine'ye gelir gelmez yaptığı en önemli işlerin başında bir
anayasa hazırlamak gelir. Bu anayasada Yahudilerle olan karşılıklı
hak ve ödevler belirtilmiştir ki bunlardan biri, hariçten gelecek
saldırılara karşı bütün cemaatların Medine'yi savunmalarıdır (Salih
Tuğ, a.g.e., aynı yer).
Bundan sonra
Peygamber (s.a.s), Yahudileri İslâm'a davet etmiş, kendisini bir
Allah elçisi, bir peygamber olarak Kur'an-ı tebliğ etmiştir. Bazıları
Müslüman olmuş bazıları çekinmiş, kimileri de İslâmiyet'le alay
etmişler, hatta Peygamber (s.a.s.)'e karşı harbedenlere aktif bir şekilde
yardım etmişlerdir.
Bedir savaşında Müslümanlarla
Yahudiler arasındaki münasebetler büsbütün bozuldu. Yahudiler hep
birden peygambere karşı düşmanca bir tavır takındılar. Böylece
İslâm için büyük bir tehlike arzetmeye başladılar.
Rasûlullah (s.a.s.),
bir seferinde Kaynuka oğulları yahudilerinin pazarına giderek onları
toplamış ve şu şekilde hitabetmiş:
"Ey Yahudi
cemaati! Kureyşlilerin başına gelen felâketin sizin başınıza da
gelmemesi için Allah'tan korkunuz ve İslâmiyeti kabul ediniz. Zira
biliyorsunuz ki ben gönderilmiş bir peygamberim. Siz bunu kitabınızda
buluyorsunuz ve sizi davet etmiştir." Yahudiler ona şu cevabı
vermişler: "Ya Muhammed! Sen ancak kendi kavmini tanıdın;
askerlik ve savaş sanatını bilmeyen bir kavimle karşılaşman seni
aldatmasın, tesâdüfen sen onları bozguna uğrattın. Vallahi şayet
biz seninle savaşırsak, yiğit olduğumuzu anlarsın" (İbn İshak,
Sîre, Neşr. M. Hamidullah, Konya 1401/1981, s.294; et-Taberi, Tarîhür-Rusül
vel-Mülûk, Neşr. Degoeje, III, 1360).
Bu konuşmalardan
sonra, Müslümanlarla Kaynuka oğulları arasındaki ilişkiler daha da
bozuldu ve nihayet bir Yahudinin, Müslüman bir kadına karşı çirkince
davranışı, bardağı taşıran son damla oldu. Kaynakların nakline göre
olay şöyle cereyan etmiştir:
Bir Arap kadını bazı
şeyler satmak üzere Kaynuka oğulları pazarına giderek eşyasını
satar sonra bir kuyumcu dükkanına oturur. Orada bulunan Yahudiler, kadından
yüzünü açmasını isterler. O buna yanaşmayınca kuyumcu, kadının
eteğini arkasından beline iliştirir, kadın ayağa kalkınca avret
mahalli görülür, onlar da buna gülüşürler. Kadın feryad etmeye
başlayınca Müslümanlardan biri kılıcını çekerek Yahudi
kuyumcunun üzerine atılıp onu öldürür. Yahudiler de toplanıp Müslümanı
şehid ederler. Şehid edilen müslümanın ailesi imdat ister. Bu durum
Müslümanları çok öfkelendirir (İbn Hişam, es-Sîretü'n-Nebeviyye,
Nşr. M. es-Sekâ, İ. el-Ebyârî, A.Hafız Çelebi, Lübnan 1391/1971,
III, 51).
Kaynuka oğulları,
Peygamber (s.a.s)'le savaştıkları zaman onların işlerini Abdullah
b. Übeyy b. Selûl üstlenmiş ve önlerine düşmüştü. Onların
Abdullah ile anlaşmaları olduğu gibi Hazrec oğullarından Ubâde İbn
esSâmit ile de ittifakları vardı. Ubâde, onların Hz. Peygamberle
olan antlaşmalarını bozduklarını duyunca Peygamber (s.a.s)'e
gelerek O'nun huzurunda, Kaynuka oğulları ile olan ittifakını
reddetti. Onlarla ittifaktan Allah'a ve Resûlüne sığındı ve;
"Ya Rasûlallah! Ben, Allah'ı, Resûlünü ve mü'minleri dost
biliyorum; bu kâfirlerle ittifak yapmaktan ve onlarla dostluktan
Allah'a ve Resûlüne sığınırım" dedi (İbn İshak, a.g.e.,
295).
Mâide Sûresindeki kıssa,
Ubâde ve Abdullah b. Übeyy hakkında nazil oldu:
"Ey İman
edenler! Yahudilerle Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak
birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse o
da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola eriştirmez" (el-Mâide,
5/51; İbn İshak, a.g.e., 295).
Ubâde Kaynuka oğulları
ile olan ittifakını, muhtemelen bu âyetin nüzûlünden sonra bozmuştur.
Kaynuka oğulları;
Rasûlüllah (s.a.s) ile aralarındaki antlaşmayı bozan, Bedirle Uhud
arasında O'nunla savaşan ilk Yahudilerdi. Rasûlullah (s.a.s.), onları
muhasara etti. Onbeş günlük bir kuşatmadan sonra Rasûlüllah'ın hükmüne
razı olarak savaşsız teslim oldular. Hz. Peygamber, erkeklerin
ellerinin bağlanmasını emretti. Fakat münafıkların başı Abdullah
b. Übeyy Hz. peygamber'e gelerek:
"Ey Muhammed! Müttefiklerime
iyilik et" dedi. Resûlullah ağırdan alınca İbn Selûl tekrar;
"İyilik et" dedi. Resûlullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi.
Bunun üzerine İbn Selûl, elini Hz. Peygamber'in zırhının yakasından
içeri soktu. Resûlullah kızarak: "Yazıklar olsun sana! Bırak
beni!" dedi. İbn Selûl: "Hayır vallahi dostlarıma iyilik
etmedikçe seni bırakmam. Onlar, beni altından ve mal-mülkten mahrum
ettiler sen ise bir sabah vakti onları biçiyorsun. Allah'a yemin
ederim ki ben, bir takımmusibetler gelmesinden korkuyorum" dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s): "Onlar senindir" buyurdu
ve "Çözünüz onları, Allah onlarla birlikte ona da lanet etsin"
dedi. Serbest bırakılınca sürgün edilmelerini emir buyurdu (İbn İshak,
a.g.e. 295; Taberî, a.g.e. III, 1360 vd.).
Allah, Resûlüne ve
Müslümanlara onların mallarını ganimet olarak ihsan etti. Onların
arazileri yoktu, kuyumculukla uğraşıyorlardı. Resûlullah (s.a.s),
onların birçok silahlarını ve kuyumculuk aletlerini aldı. Onları,
tüm çoluk çocuklarıyla birlikte Medine'den çıkarmaya Ubâde İbn
es-Sâmit memur edilmişti. O da, onları Dibâb'a kadar götürdü (Taberî,
a.g.e., III, 1362).
Kaynuka Yahudileri,
Ubâde İbn es-Sâmit'e, "Ey Velid'in babası! Evs ve Hazrecle aramızda
ittifak vardı. Biz senin müttefikin idik, sen bize ne diye böyle yaptın?"
dediler. Ubâde İbn es-Sâmit de onlara: "Siz harb açtınız"
dedi. Abdullah İbn Übeyy de; "Sen müttefiklerinden uzaklaştın
da bundan eline ne geçti?" dedi. Ubâde; "Hubâb'ın babası!
Kalbler değişti, İslâmiyet ahidleri yok etti" dedi.
Kaynuka oğulları Vâdiül-Kura'ya
gelip bir müddet kaldıktan sonra Azruat'a gidip orada yerleştiler (ibnü'l-Esir,
el-Kâmil, II, 66).
|
|
KAYNUKAOĞULLARI VE MEDİNEDEN SÜRÜLMELERİ:
Etiketler: Peygamberimizin Hayatı